14 Kasım 2008 Cuma

bireysel silahlanma

silah nedir? doğa tarafından acımasız bir dünyada hayatta kalmak için gerekli diş, pençe, toynak, zehirli iğne gibi ekipmanla donatılması ihmal edilmiş insan hayvanının bu doğuştan gelme eksikliğini ikame çabasıdır. eski dünyanın uçsuz bucaksız savanlarında ilerlerken karşısına çıkan, hayatını tehdit eden veya beslenme rejiminin bir parçası olmaya aday, ne var ki kendisinden güçlü hayvana çıplak elleri yerine yerden aldığı bir taş veya dal parçası ile vurmayı akıl eden vizyon sahibi ilk homo bilmemneus, silah kavramını da bir daha çıkmamak üzere literatüre sokmuş oldu. insanoğlunda inovasyon bitmez. taşın ucunu sivriltmeyi, onu bir sopanın ucuna bağlamayı, o sopanın kıçına tüyler takmayı, oluşan şeyi bir yay vasıtasıyla fırlatmayı ilk akıl eden mucit/mühendisler kimlerdi bilemiyoruz, dolayısıyla takdirlerimizi iletemiyoruz. fakat tüm o inovasyonları bir ayı veya kurt yerine kendi cinsinden biri üzerinde denemeyi ilk akıl eden üstün zekalıya söyleyecek bir çift sözümüz olurdu, orası kesin.



bugün anladığımız anlamda bir toplumsal sözleşmenin henüz var olmadığı çağlarda bireysel silahlanma aynı barınma gibi yaşamsal bir ihtiyaçtı. hala hayvanlara ve daha önemlisi silah taşıyan başka insanlara karşı kendini savunmanın tek efektif yolu silah sahibi olmak ve onu ustaca kullanabilmekti. temelde soylu ve köle olmak üzere iki sınıftan oluşan toplumlarda da silah bir özgürlük nişanesiydi. silah ile özgürlük arasında çift yönlü bir ilişki vardı. özgür olabilmek için silahlı olmak zorundaydınız, silah sahibi olabilmek için de özgür (vatandaş, soylu, her neyse...) olmak. fakat bugün meydana getirdiğimiz toplum düzeni bu şekilde işlemiyor. artık uzmanlaşma ve iş bölümü ön planda. bunun sonucu olarak da bir çok işlevimizi devretmek durumundayız. tarlaları birileri herkes adına işliyor, madenleri birileri herkes adına kazıyor, birileri herkes adına savaşıyor, ve birileri de herkes adına konuşuyor. bu temsili sistemde aslında silaha gerçekten ihtiyaç duyan yalnızca iki sınıf var: güvenlik görevlileri ve suçlular. suçluların toplumun normal üyeleri arasında olmadığını, güvenlik görevlilerinin de yalnızca suçlular var diye var olduğunu unutmadan.



böylece bütün pis işler bir biçimde devredilmişken bireysel silahlanma denen nanenin varoluş mantığı nedir peki? ekonomik ilişkiler, üretim ve tüketim ilişkileri. silah denen, esas ve tek inşa amacı canlılara zarar vermek, hatta öldürmek olan bir cihazın, hayata az ya da çok katkı sağlayan sıradan ticari metalara benzer şekilde alınıp satılması, reklam edilmesi, hatta taksitlendirilmesi boşuna veya tesadüfi olamaz. silah bugün teknolojisiyle, tasarımıyla, markaları ve imajıyla bir otomobilden, fotoğraf makinasından, düdüklü tencereden farklı değildir. ekonomisini onun üzerinden yürüten kapitalist ağalar gözünde değildir en azından. bireysel silahlanmanın, amerikan patriyotizminin ağzından düşürmediği "right to bear arms" muhabbetinin ne güvenlikle, ne de özgürlükle en ufak bir alakası yok artık. riskli ama bir o kadar da karlı bir ticari sirkülasyonun, popüler sanattan, reklamdan, pusulası şaşmış sözde aydınlardan falan da destek alarak ısrarla sürdürülmesi çabasıdır bireysel silahlanma. biz bireyler, her birimiz, bu çabanın sabit hedefleriyiz.

Hiç yorum yok: